TERCÜME MECMUASI'NIN YAYIMI MÜNASEBETİYLE ( * )


19 Mayıs 1940

     Medeniyet bir bütündür. Şarkı, garbı, yeni veya eski dünyası; şahsiyet farkları ne olursa otsun, bu bütünün birer tezahürü sayılabilir. Biz Türkler, tarihin türlü çağlarında ona yeni unsurlar katmış ve ondan, bizim için yeni olan unsurları hiç taassup göstermeden bol bol almışızdır. Sıklet merkezini Avrupa'da tutmakta olan medeniyet bütününe Tanzimat ve daha evvelki uyanma devresinden beri Türk cemiyeti de teveccüh etmiş bulunuyor. Türk münevveri, pek az istisna ile, başta lâtin aleminin en kuvvetli mümessili Fransız sosyetesi olmak üzere, bilhassa Meşrutiyet'te Cermen alemi ile de sıkı temasa başlıyacak. Avrupa cemiyetini kültür cephesinden tanımağa çalışmıştır.
Kültür tanışkanlığının fikrî manzarası, her zaman ve her yerde, dil ve yazılı eser alışverişi ile olmuştur; bizde de aynı hal vaki oluyor. Tercüme; zihnî, fikrî ve medenî bir intibak olduğuna göre; gün günden daha mütekamil bir "ana diline nakil" hareketi bizde de tekevvün etmiştir. Münevverlerimiz, kendi aralarında verimli bir birleşme yapamadıkları ve bu işlerde başka memleketlerde büyük müessiriyeti olan naşirlerin bilgili önayak oluşlarına imkan bulunmadığı için tercüme davamız bir türlü rasyonel bir tertibin zincirini takip edemedi. Hususi teşebbüs ve teşekküllerle vücut bulması temenniye çok layık olan bu büyük kültür davasının devlet eline intikÂli, bu sebeplerle bir zaruret olmuştur.
Maarif Vekilliği'nin tercüme işi ile ciddî surette meşgul oluşu, bu hareketin devlet kadrosu dışında inkişafına bir başlangıç olmak içindir. Bir asırdır nice nice eserleri tercüme ve basma için emek verildiği halde, dünya şaheserlerinden başlıcalarının millî kütüphanemizde bulunmayışı, gelişigüzel çalışıldığının en kuvvetli, fakat en acıklı bir delilidir.
     Neşriyat Kongresini topladığım zaman, diğer ana kültür meseleleri içerisinde, tercüme işini de bir programa bağlamak, başlıca düşüncelerimizdendi. Maarif Vekilliği, kongrenin verdiği direktifler dahilinde, tercüme işinin organizasyonunu kurmağa muvaffak oldu; davamıza yardımını ve emeğini katan arkadaşlarıma teşekkür etmeyi borç bilirim.
Tercüme, bizim nazarımızda, mekanik bir nakil hareketi değildir. Herhangi bir eser, ana dile geçirilmiş sayılabilmek için bu işi yapanın, müellifin zihniyetini benimsemesi, daha doğrusu müellifin mensup olduğu cemiyetin kültür ruhuna gerçekten nüfuz etmesi lazımdır. Böyle olunca da o cemiyetten alacağı mefhumlarla kendi cemiyetinin fikir hazinesini zenginleştirmesi tabiîdir. Bunun içindir ki, ana dilimizin, bu inzibatlı fikir çalışmaları ile, yepyeni tekamül imkanları kazancağına inanmaktayız. Her anlayış bir yaratma olduğuna göre, iyi bir mütercim, büyük bir müellif kıymetindedir.
Muayyen kitapların tercümesi teşebbüsü yanında bizzat tercümenin ne olduğu ve nasıl olması lazım geleceği hakkında bizden başka milletlerin bu hususta neler yaptıklarını da görüp göstererek tercüme işine bir istikamet ve hız vermeği ihmal etmedik. Tercüme Mecmuasını bu maksatla Türk münevverine takdim ediyoruz ve kendilerini bu vasıfta sayanları bize yardıma davet ediyoruz.

* 'Milli Eğitimle İlgili Söylev ve Demeçler', Kültür Bakanlığı Yayınları, 1998 adlı eserden alınmıştır.


Bir Önceki Sayfa