İKİ DİL(*)
Düşünmek, içten konuşmak; konuşmak, dıştan
düşünmektir. Bu yazıyı yazışını, bu sözün anlatmak istediği fikre bir
örnek olabilir:
Önümde boş bir kağıt. Yanımda kimse yok, büsbütün
kendi kendimeyim.. Düşünüp yazıyorum. Yazmadan önce, düşünürken yaptığım
iş, kendi kendime konuşmanın bir türlüsüdür. içten konuştuğum bu sözleri
yazmaya başlayınca, düşündüklerimi kağıt üstüne çiziyorum demektir.
Düşünme, konuşma, yazma... Bir dilde bu üç iş at başı beraber gitmez de,
konuşma dili başka, yazma dili başka olursa o dilde doğru bir düşünüş
var olamaz, işte Osmanlıca... Nice yüz yıllar, bir yanda ulus, öbür yanda
okuryazarlar, başka başka dil kullanırlardı. Okuryazarlar da konuşurken
başka, yazarken başka bir dilde idiler. Bunun içindir ki bu çağlarda aramızdan
başka ülkelerde de tanınmış değerde büyük düşünenlerimiz çıkamadı.
Gazi dil değişiminin kalın çizgisi; düşünmede, konuşmada, yazmada öz Türkçeye
varmaktır. Hepimizin ilkönce yapacağımız iş, kafamızın içini Türkçeleştirmek
olmalıdır... Öz Türkçe düşünmeye kendimizi alıştırmaksızın, ne güzel Türkçe
söyleyebiliriz, ne de güzel Türkçe yazabiliriz.
Bu bakımdan ATATÜRK dil değişiminin en korkunç düşmanı, konuşma dilinin
başka, yazma dilinin başka olmasıdır. Bu başkalıktan, bu ikilikten çok
çekinmeliyiz. İki dil, konuşma ve yazma, başka başka olursa Osmanlıcanın
uğradığı sona gidiyoruz demektir. Bu engeli ortadan kaldırmak, kendimizi
bu kötü ikilikten kurtarmak için birinci olarak düşünmede, ikinci olarak
konuşmada, en sonra da yazmada güzel Türkçeye alışmak, güzel Türkçeyi
aramak gerektir.
Bir günde bin söz yazıyorsak, hiç değilse on bin söz söyleriz. Öz Türkçe
konuşmadan yalnız yazıda bunu yapmaya kalkmamız çok yanlış, çok eksik
bir iş olur. Öz Türkçe yazmak için yaptığımız emeğin yüz kere daha çoğunu
öz Türkçe konuşmak için yapmalıyız.
Öz Türkçeye gelince bu dil açık olmalı; düşünceleri kolay anlatmalı. Bir
söz, Osmanlıcada olduğu gibi, hem öyle, hem şöyle anlaşılmamalı; bir türlü
anlaşılmalı. Her söz bir düşünüşün kalıbı olmalı. Türkçemizde bu iyilikler
vardır. Yeter ki biz okuryazarlar, onları ortaya çıkarabilelim.
Son günlerde gazetelerde gördüğümüz öz Türkçe yazılar içerisinde, bu işe
alışkın, usta ellerden çıkanları ne kolay, ne seve seve okuyor, anlıyoruz.
Kendi sınamalarıma, daha çok bizden başka yerlerde bu işte yapılan sınamalara
bakıyorum da açık olarak anlayıp inanıyorum ki konuşma ile yazma arasındaki
ayrılık, düşünmek için en kötü bir engeldir. Öz Türkçeye, güzel Türkçeye
varmak için öz Türkçe düşünerek, öz Türkçe konuşarak öz Türkçe yazalım.
26 Teşrinievvel-1934
*H.Âli Yücel - Pazartesi konuşmaları - 1998
|