MİLLİ EĞİTİM
Eğitim, bir insanın
kabiliyet ve davranışlarını geliştirmek, toplumun iyi değerlerini
benimsetmek için yapılan işler ve uygulanan yollardır. Millî eğitim,
bir milletin genç nesillerini o milletin maddî ve manevi değerlerinin
gösterdiği hedefler içinde, ideal insan tipi olarak, yönlendirme
ve yetiştirmedir. Eğitimin konusu insandır. Eğitime önem veren toplumlar,
huzur ve kalkınma için gereken en önemli yatırımı yapmış sayılırlar.
İyi bir vatandaş, ancak iyi bir eğitim sayesinde yetiştirilebilir.
Eğitimde geri kalan toplumlar, gelişme ve ilerleme
sürecini yakalayamazlar. Ailede başlayan eğitim, okullarda devam
eder ve insan hayatının her dönemini kapsar. Eğitim, bir ülkede
millî birlik ve beraberliğin sağlanmasında en önemli unsurdur. Ülke
kalkınması, ancak eğitimde birlik sağlanması ile gerçekleştirilebilir.
Her yenileşme hareketinin başarısı, eğitim alanındaki
başarıya bağlıdır. Kalkınmanın, akıl ve bilimin önderliğinde gerçekleşeceğine
inanan Atatürk, millî eğitime büyük önem vermiştir.
Hiçbir devlet kurucusu Atatürk kadar eğitime önem vermemiştir.
Atatürk bir sözünde "Maarif vekili olarak, millî irfanı yükseltmeye
çalışmak en büyük emelimdir." demiştir. Başka bir konuşmasında
"Eğitimdir ki bir milleti ya hür, müstakil, şanlı, âli bir
heyeti içtimaiye hâlinde yaşatır veya bir milleti esaret ve sefalete
terk eder." diyerek eğitime verdiği önemi dile getirmiştir.
Memleket sorunlarının çözümü ancak iyi bir eğitimle
mümkündür. Eğitim ve öğretimdeki gelişme düzeyi bir toplumun kalkınmışlığının
aynasıdır.
Eğitim, çağdaş ve millî değerlere bağlı olmalıdır. Millî değerlerden
yoksun bir eğitim, millî birlik ve beraberliğin kurulmasını zorlaştırır.
Geri kalmışlık zincirini kırmak, Atatürk'ün gösterdiği hedefler
doğrultusunda çağdaş ve tarihini unutmayan nesiller yetiştirmekle
mümkün olur.
Atatürk, eğitimin yabancı fikirlerden, etkilerden uzak
ve millî değerlerimize uygun olmasını istemiştir. Bu konuyu "Bugüne
kadar izlenen eğitim ve öğretim yöntemlerinin milletimizin tarihsel
gerilemesinde en önemli etken olduğu kanısındayım. Onun için ulusal
bir eğitim programından söz ederken eski devrin boş inançlarından,
toplumsal yapımızla hiç de ilgisi olmayan yabancı fikirlerden, doğudan
ve batıdan gelebilen tüm etkilerden tamamen uzak, ulusal özelliklerimizle
ve tarihimizle uyuşabilen bir kültür kastediyorum." sözleriyle
belirtmiştir.
Eğitimin çağdaş ve bilimsel olması gerektiği konusunda
ise şunları söylemiştir: "Evet, milletimizin siyasal ve toplumsal
hayatında, milletimizin zihinsel eğitiminde de rehberimiz ilim ve
fen olacaktır. Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir
ki Türk milleti, Türk sanatı, ekonomisi, Türk şiir ve edebiyatı
bütün güzellikleriyle gelişir. Gözlerimizi kapayıp tek başımıza
yaşadığımızı düşünemeyiz. Yurdumuzu bir çember içine alıp dünya
ile ilişkisiz yaşayamayız. Tersine, gelişmiş ve yükselmiş bir ulus
olarak uygarlık alanı üzerinde yaşayacağız. Bu yaşam ancak bilimle,
teknikle olur. Bilim ve teknik nerede ise oradan alacağız ve her
yurttaşın kafasına koyacağız. Bilim ve teknik için sınır ve koşul
yoktur." Eğitimde kalkınma bir milletin topyekün kalkınması
demektir.
Atatürk, Kütahya ilimize yaptığı bir gezide öğretmenlere
"Memleketimizi,
toplumumuzu gerçek hedefe, mutluluğa eriştirmek için iki orduya
ihtiyaç vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri
milletin geleceğini yoğuran irfan ordusu. Bu iki ordunun ikisi de
hayatîdir. Bir millet savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler
elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak irfan
ordusuna bağlıdır." diye seslenerek eğitimin bir milletin hayatındaki
önemini belirtmiştir.
Bir devlet, eğitim çağındaki kuşaklara, iyi ve kötüyü,
kalkınmayı, millî birlik ve beraberlik ülküsünü ancak eğitimle verebilir.
Eğitimine önem vermeyen milletlerin kalkınmaları mümkün değildir.
Genç kuşaklar, güçlü bir millî eğitimle, gerektiğinde
millî menfaatler konusunda kendi çıkarlarını hiçe sayan, her türlü
fedakârlığı yapmaya hazır bir ruhla yetiştirilmelidir.

|